Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir geçtiğimiz haftalarda aile bilincini korumak amacı ile Aile Forumu’nda konuşma yaptı. Bakan Mahinur Özdemir: Hepimiz biliyoruz ki insanlığın en kadim, en evrensel, en güçlü kurumu ailedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi ‘Ailenin, toplumun çelik çekirdeği, özü, nüvesi, güç kaynağı’ olduğuna inanıyoruz. Öyle ki aile kurumuna ikame edilebilecek başka hiçbir kurum yoktur. Bu anlamda aile toplumları ayakta tutan dinamik bir yapıdır.
Medeniyetlerimizi inşa eden değerlerimizi yarınlara taşıyan temeldir. Fakat günümüzde aile kurumu büyük meydan okumalarla karşı karşıyadır. Hepimiz biliyoruz ki modernleşme hayatımıza pek çok kolaylık, imkan ve yenilik getirdi. Ancak bu süre hayatın her alanını etkilediği gibi aile kurumunu da derinden sarstı.
Artık bireyselliğin ön plana çıktığı, sınırsız özgürlüğün yüceltildiği bir çağda yaşıyoruz. Bu bakış açısı aileyi toplumsal hayatın merkezinden çekip sadece kişisel bir tercihe indirgemeye başladı. Dayanışmanın yerini yalnızlık, bağlılığın yerini geçicilik, sorumluluğun yerini ise, sınırsız seçenekler alıyor. Diğer yandan aile kurumunu tehdit eden cinsiyetsizleştirme gibi küresel ideolojik akımlar hızla yaygınlaşıyor. Dijitalleşme, yüz yüze iletişimi azaltarak aile içi ilişkileri olumsuz etkiliyor.
Teknolojik gelişmelerin dijitalleşmenin ve şehirleşmenin aileyi güçlendirmesi beklenirken çoğu zaman aile bağlarını zayıflatıyor. Modern hayatın dayattığı yaşam biçimi, aile kurmayı bir yük gibi gösteriyor. Gençler evlilikten uzaklaşıyor. Anne babanın rolleri zayıflıyor. Kuşaklar arası bağlar kopuyor”
‘’Bugün Geldiğimiz Nokta..’’
Bugün geldiğimiz nokta yıllarca yürütülen kalkınma politikalarının aileyi ilerlemenin önünde bir engel gibi değerlendirmesinin sonucudur. Maalesef uzun yıllar pek çok ülkede doğurganlığın düşmesinin büyümeye katkı sağlayacağına inanıldı. Aynı nüfus mitiyle nüfus planlamaları adı altında müdahalelerde bulunuldu. Bu nedenle doğurganlık hızı birçok ülkede nüfus yenilenme seviyesinin altına düşmüş durumda. Bazılarında bu oran yüzde 1,0’in altına indi. Türkiye’de ise tarihimizin en düşük seviyesi olan yüzde 1,48’e geriledi.
‘’Toplumsal Yapıyı Tehdit Eden Bir Unsur Haline Geliyor’’
Nüfus azalması ve nüfusun yaşlanması birçok ülkede toplumsal yapıyı tehdit eden bir unsur haline geliyor. Diğer yandan göçler, afetler, savaşlar ve ekonomik baskılar, aileyi savunmasız bırakabiliyor. Tüm bu yaşananlar ekonomik gelişim, toplumsal dayanıklılık ve gelecek nesiller adına ciddi bir durumdur. Aile kurumunun ve demokratik yapıyı tehdit eden bu süreçler kültürler arası farklılıklar gösterse de kökeninde ortak dinamikler barındırıyor. Oysa biz biliyoruz ki aile sadece geçmişin değil sağlıklı bir geleceğin de teminatıdır. Bu gidişatı sorgulamak, modernleşmenin, küreselleşmenin gölgesinde aileyi ve dinamik nüfus yapısını nasıl koruyacağımızı yeniden düşünmek zorundayız. Bu nedenle aile bağlarını güçlendirecek kuşaklar arası dayanışmayı teşvik edecek adımlara ihtiyacımız var. Bugün bu zorlukları aşmak için ortak akıl ve güçlü bir irade, ortaya koymak gerekiyor”